Aslında sonuna kadar gidebilirlerse 7 maçın beşini Wembley’de oynamış olacaklar. Lakin İngiltere’nin son 4’e nasıl geldiğini incelediğinizde Southgate’e hürmet duyuyorsunuz: Hem inandığı doğrularda ısrar var: Turnuvaya gelirken kalede Pickford tercihi, çift ön libero konusunda eleştirilmesine karşın Rice-Phillips’ten hiç vazgeçmemesi, herkes Kane’i dinlendirmesini söylerken müdafaası üzere… Hem de değişebilme mahareti kelam konusu.
ÜÇLÜ SAVUNMAYA DÖNEBiLMEK
Almanya’yı üçlü, Ukrayna’yı dörtlü savunmayla geçiş. Sol bekte devşirme Trippier ile başlayıp gerektiğinde Shaw’a dönüş. Ve Shaw’un son 2 maçta 4 gole katkı yapması. Kümelerde 5 dakika oynattığı Sancho’dan dün aldığı şahane randıman. Net bir antrenör başarısı bu. Son 3 maçta 10 gol atan Danimarka’nın da turnuvaya iki hezimetle başladığını anımsıyorsunuz değil mi? Pekala şu anda kadronun en kıymetli yıldızları olan Damsgaard ve Dolberg’in birinci maçta mühlet bile almadıklarını, aslında Hjulmand’ın turnuvaya gelirken başındaki 11’in apayrı olduğunu hatırlıyor musunuz? Esasen turnuvalara 11 değil 26 şahısla gelme sebebi de bu. Bravo Hjulmand, doğrularına tapmadığın, dörtlü savunmadan üçlüye dönebildiğin, bir futbol ulusunun yazgısıyla oynamadığın, her oyuncuya adil davrandığın için. Takım bedeli Türkiye’nin altında olan Danimarka yarı finale çıktıysa bunun bir numaralı mimarı da Hjulmand’dır muhakkak.
Hürriyet