Alacağını öğrenim edemeyen kişi, bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz süreci başlattı. Takibe karşı borçlu kişi, icra duruşmasına başvurarak takibe dayanak bonoda, keşideci şirkete ilişkin imzanın olmadığını ve ödeme gününün sonradan doldurulduğunu, münasebetiyle bononun kambiyo senedi vasfı bulunmadığını ileri sürdü. Duruşma davayı kabul etti. Kararı davacı şirket temyiz edince devreye Yargıtay 12. Hukuk Dairesi girdi. Kararda; maddede; ‘Temsile selahiyeti olmadığı halde bir şahsın temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kişi, o poliçeden ötürü şahsen sorumludur” kararı hatırlatıldı.
Borçlunun atmış olduğu imzadan sorumluluğu için senet üzerinde imzasının bulunması ehil olup, başkaca isminin yazılı olmasının gerekli olmadığı vurgulandı. Borçlunun senet üzerindeki imzayı kabul ettiğine dikkat çekilen kararda şöyle denildi: “Bonoda keşideci olarak şirket ünvanının yazılı olduğu, muteriz borçlunun ise aval olarak isminin yazılı olduğu, bonoda birbirinin birebir olan iki adet imzanın bulunduğu, imzaların kendisine ilişkin olduğu hususunun muteriz borçlunun da kabulünde olduğu görülmektedir. Bu durumda, bononun keşideci firma ismine muteriz borçlu tarafından imzalandığı ve birebir kişinin senet üzerinde aval veren sıfatıyla da imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Keşideci şirketi münferiden G.G. ve F.G.’nun temsile yetkili oldukları, bononun düzenlenme tarihi itibariyle muteriz borçlunun keşideci şirket yetkilisi olmadığı anlaşılmakta olup, tarafların da aksi tarafta bir argümanı yoktur. Bu durumda, muteriz borçlunun şirket temsilcisi olmadığı halde şirket ismine imza attığından ötürü aval veren sıfatıyla sorumluluğu bulunmamaktadır. Temsil salahiyeti olmadığı halde keşideci şirket ismine senet imzalayan ve imza inkarında da bulunmayan muteriz borçlunun attığı imzadan ötürü şahsen sorumlu olacağı alışılmıştır. Yetkisiz temsilci sıfatıyla hareket eden borçlu, bonodan ötürü keşideci sıfatıyla sorumlu olacağından, hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapılmasında yasaya karşıtlık bulunmamaktadır. O halde, mahkemece borçlunun itirazının reddi gerekirken, yazılı münasebet ile karar tesisi isabetsizdir. Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile duruşma kararının bozulmasına oy birliği ile karar verildi.”
Hürriyet