Türbenin imal hikayesine gelince; Timur, Buhara’ya giderken yolda Türkistan’a uğraması gerekir. Buradayken, Türkistanlı Hoca Ahmed Yesevî hayaline girer. “Ey yiğit çabuk Buhara’ya git, oradaki zalim şahın eceli senin elinden, halk senden kurtuluş ümidi bekler” der. Hayalden uyanan Timur, şükrettikten sonra Türkistan hakimi Nogaybak’ı çağırtıp Ahmed Yesevî’nin mezarına çok hoş bir türbe yaptırılmasını emreder..Yapı tertibi dikdörtgen olan 45,8 x 62,7 m ölçütlerindeki türbe 38,7 m yüksekliğinde. Yapı için kullanılan birincil gereç olarak harç (havan), alçı ve kil karışımından oluşan ateş tuğlası kullanılmış.
Özgün temel temel, suyun içine işlemesini önlemek için 1,5 m. derinliğe ulaşan kil katmanı ile çevrili. Ziyaretçilerin girdiği 18,2 x 18,2 m boyutlu türbe ana girişi güneydoğuda bulunuyor. Ana kısım Kazandık (“bakır oda”) olarak biliniyor ve bu kısım, Orta Asya’da en büyük olan 18,2 m çapında ölçümünde bir tuğla kubbe ile kaplı. Kazandık kısmı ortasında, dini hedefler için kullanılan bir tunç Kazan yer alıyor. Yesevî’nin mezarı merkezi eksende binanın sonunda kuzeybatıda, lahit kısmının tam olarak ortasında yer alıyor. Yivli çatısı bulunan bu çift kubbelerden iç kubbe 17,0 m ve dış kubbe 28,0 m yükseklikte. Kubbenin dışı, altın desenli altıgen yeşil sırlı çinilerle kaplı.
Hoca Ahmed Yesevî Türbesi’nin vücut duvarları, Kur’an’nın En’am mühletinin 59. – 63. ayetlerinden, hadislerden ve ulu kelamlardan seçilen iri sülüs sınırlarla yazılmış yazıları içeriyor. Ana kubbenin sekizgen kasnağında, büyük kufi sinirle çepeçevre “el-Inâyetü lillâh, el-Ata lillâh” (İyilik Allah içindir, bağış Allah içindir.) kelamları tekrarlanıyor. Tekrar birebir kubbenin kare gövdesinin doğu ve batı yüzlerinde orta üst kısımlarda, nispeten küçük sülüs harflerle “Kale’n-nebiyyü aleyhi’s-selâm: ed-Dünyâ cifetün ve tâlibühâ kilâbün.” (Peygamber aleyhisselâm buyurdu. Dünya bir leştir ve onun isteklisi köpeklerdir.) anlatımı yer alıyor.
Ahmed Yesevî’nin kabrinin bulunduğu kısmın üstüne isabet eden küçük kubbenin gövdesinde çepeçevre, iri kufi çizgiyle, “el-Mülkü lillâh” (Mülk Allah’ındır) yazıları mevcut…Türk ve İslâm dünyasının ortak hazinesi ve kültür kıymeti olan bu Külliyenin yenilenmesi, Kazakistan Devleti ile yapılan bir mutabakat sonucu Türkiye Cumhuriyeti üzerine almış ve 1993 yılında başlamış ve Öner Kabasakal’ın Başkanlığı periyodunda TİKA uzmanlığı ile tekrar tamir edilmişti.
Hürriyet