Tarih boyunca Romalılardan Magriplilere, Kastilyalılardan Fransızlara farklı kültürlerin idaresi altında kalan kent, bu kültürel zenginliği mimarisinden yemeklerine kadar günümüze taşımış. Kültürel özellikleriyle İspanya’yı en iyi temsil eden kent olarak kabul edilen Toledo, ulusal anıt duyuru edilmiş. Kentte, engebeli arazi yapısı nedeniyle birden fazla yokuş olan dar ve dolambaçlı sokakların hepsi Zocodover Meydanı’nda birleşir. Kimi kısımları Roma ve Magripliler periyoduna ilişkin, ortaçağdan kalma San Servando Şatosu’nun eteğindeki Alcántara Köprüsü ile 13. yüzyılın sonlarında inşa edilen San Martin Köprüsü, Tajo Irmağının iki yakasını birbirine bağlar.
Kent surlarının birtakım kısımları Vizigotlardan kalmış, ancak büyük kısmı Magripliler ya da Hristiyanlar tarafından inşa edilmiş. Ortalarında VI. Alfonso’nun 1085’te kente girerken kullandığı Eski Bisagra Kapısı’nın da bulunduğu, değişik periyotlardan kalma kapılar, günümüze dek fazla hasar görmeden gelebilmiş..10. yüzyıldan kalma Babü’l-Merdum ve Las Toernerias mescitleri, karma İspanyol-İslam mimari usulü olan Mudejar üslubundaki Santa Maria la Blanca ve El Tránsito Sefhardi sinagogları, tekrar Mudéjar üslubundaki San Román, Cristo de la Vega, Santiago del Arrabal ve Santo Tomé kiliseleri kentin İslam tesiri taşıyan değerli tarihî yapılardan.
Ressam El Greco’nun “Kont Orgaz’ın Gömülmesi” (1568-88) isimli ünlü tablosu da Santo Tomé Kilisesi’nin şapelinde yer alıyor. İspanyol gotik katedrallerinin en iyi örneği olarak kabul edilen Toledo Katedralinin imaline 1226’da Kral III. Fernando devrinde başlanmış. Kilisenin El Greco, Francisco Goya, Anthony van Dyck, Luis de Morales ve öteki ünlü ressamların tabloların bulunduğu güçlü bir müzesi var. San Juan de los Reyes Kilisesi Isabel üslubundadır. Bugün bir kısmı müze olan Santa Hermandad Konutu de tıpkı periyoda ilişkin. Kente hâkim pozisyondaki kale ise Ordu Müzesi olarak kullanılıyor.
Hürriyet